31 Ağustos 2010 Salı

Artık ÇİÇEK değil MEYVE Göndermek Moda!


Kafanızda hediye olarak ilk belirlediğiniz seçenekler arasında kuşkusuz çiçek/ler yer alır. Hem kokuları hem de yıllardır kibarlığın simgesi olarak sunulan çiçekler, çeşitleri ile de cazip kılar.


Şimdi ise onlara rakip olarak “tatlı yiyelim tatlı konuşalım” tadında meyve sepetleri ön planda. Nasıl mı?
Birçok meyve seçeneği arasından seçilenler, istenilen soslarla süslenerek çiçek sepeti gibi meyve sepeti haline getirilerek sunuluyor. İsteyen kişilere gönderiliyor.
Bu sepetleri yemesi de güzel, seyretmesi de.

Tabi dayanabilirseniz seyredin : )

“ BU BUKET YENİR” sloganı ile ürünlerin satıldığı site! www.frutation.com.tr İsteyenlere duyurulur. 


Size de duyurduğum için bana da bir sepetçik yollarsanız çooookkk mutlu olurum... 

25 Ağustos 2010 Çarşamba

SATIŞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER


Günün neredeyse her anında bir şeyler alıp tüketiyoruz. Sabah kahvaltısı için girdiğimiz bir simit cafe, öğle arası geçerken gördüğümüz ve aldığımız gömlek, akşam eve giderken uğradığımız market… Bunların hepsi tüketici olduğumuzu vurguluyor ve bu konumun vazgeçilemez olduğunu da.




Peki, meslek olarak pazarlama, satış bölümlerini seçmişsek!

O zaman işimiz bilgiye ve yeteneğe kalıyor. Yetenek için doğuştan var olduğunu bilerek pek bir şey yapamıyoruz; fakat bilgi ve tecrübe için bu söz konusu değil. Belirli konulara dikkat ettiğiniz takdirde zamanla edinilen deneyim ile birlikte bu alanda başarılı olmanız söz konusu.


Her insanın kendine özgü bir kişilik yapısı olduğu gibi onu yansıtan yüz ve beden hareketleri vardır. Bu hareketlerimiz olaya duruma göre çeşitli şekillerde kendilerini yansıtırlar. Yüz ifadelerimiz içerisinde yer alan “gülümseme” mimiğimiz, insanların bilincinde hoş ve sevimli izlenimler bırakır. Gülümseyen kişiye karşı birçoğumuz daha sıcak davranırız. Bize verdiği pozitif enerji iyi hissetmemizde etkili olur.



Örneğin; Alışveriş merkezinde dolaşırken yoruldunuz ve bir kahve içip nefes almak istediniz. Yavaş yavaş çıktığınız merdivenlerden etrafınıza bakarken gözünüze hoş görünen bir yer çıktı. Tam yeri diyerek masanızı bulup yerleştiniz. Aradan geçen birkaç dakika sonra yanınıza temiz giyimiyle şık duran ve gülümseyen bir garson gelerek “ne alırsınız?” diye sordu. Kahve içmek istediğinizden hemen kahveyi söylediniz ve kısa zamanda kahveniz gülümsemeyle birlikte ikram edildi. Kahvenizi yudumlayıp sırtınızı arkanıza yasladıktan sonra mutlu olduğunuzu hissedersiniz. Ortamın görsel tasarımı ve yaklaşım sizin orda ne kadar kalacağınız üzerinde önemli bir faktördür. 

Birinci kural “gülümsemek” iken ikinci kural ortamın size sunduğu görsel hoşluk ve rahatlıktır. Bazen mağazaların cafelerin, marketlerin içindeki tasarım değerlendirmesini anlamadan beynimiz yapıverir.  Ayakkabı mağazasında denemek için oturulan koltuğun görüntüsü, rahatlığı aynanın şekli yeri, ayakkabıların sergileniş şekli; sizde izlenimlerin oluşmasına ve satın alma aşamasında karar vermenizde etkilidir.

Mağazaya giren müşteri ortamdan hoşnut kaldı ve gülümseyen bir yardımcıyla ürününü denedi. Sonra üçüncü aşama olarak “ürünün kalitesi ve tasarımı” ortaya çıkmaktadır. Her iki duruma rağmen kişi ayakkabıda rahat etmediyse ve gözüne sağlam, sağlıklı gelmediyse o ürünü tercih etmeyecektir. Sağlam ve sağlıklı olan ürünün yanında birde görsel hoşluk yani tasarım farklılığı ve güzelliği varsa o zamanda müşteri bir an önce ürünü alıp ayağına geçirivermek isteyecektir.



Ürünü beğenip alan müşteri evinin yolunu tutacaktır. Ya sonrası! “Müşteri memnuniyeti” dediğimiz ürünü aldıktan sonra devreye giren dördüncü aşamadır. Sonrası için problemleri çözmeye yarayan iletişim ve uygulama sistemidir. Bu geri bildirim aşamasın da olumsuz sonuçları gidermenin yolu, müşterinin kalbini kırmadan en iyi şekilde, uygun çözümü üretmekten geçiyor. Müşteriye karşı gerçekleştirilen çözümler, daha sonrası için tercih sebebi olmayı ve müşteri sürekliliği sağlamaktadır.

Doğru yöntem ve ayrıntılarla satışları gerçekleştirmek için sıralanan maddelerin, genel hatlarıyla çizilmiş hali böyle. Her maddenin ayrıntısına girdiğinizde birçok özellik ve detay çıkıyor. O da öğrenmek ve bu konuda kendini geliştirmek isteyenlerin araştırmalarıyla öğrenebileceği detaylardır. Bol müşterili günler ve gülen yüzler görmeniz dileğiyle.




-bir partide çok şahane bir kız gördünüz diyelim. hemen yanına gidip: "harika sevişirim!" derseniz;


bu, doğrudan pazarlamadır (direct marketing) 


-arkadaş grubunuzla partide takılırken, arkadaşlarınızdan biri kıza gidip sizi gösterip: "şu çocuk var ya, harika sevişir." derse; 

bu reklamdır 

-partide şahane bir kız gördünüz. Yanına gidip telefon numarasını aldınız. Ertesi gün kızı arayıp dediniz ki: "merhaba, ben harika sevişirim."; 

bu telemarketing'dir. 

-partide şahane bir kız gördünüz. Hemen kravatınızı düzeltip ona bir içki koyarsınız, ona kapıyı açarsınız, çantası düşerse hemen davranıp yakalar, kendisine verirsiniz. Dolaşmayı teklif edersiniz ve dersiniz ki:"ha bu arada, harika sevişirim."; 

bu halkla ilişkilerdir. 

-partide şahane bir kız gördünüz. Kız yanınıza geldi ve dedi ki: "duydum ki harika sevişiyormuşsun." 

bu artık marka olmaktır... “

20 Ağustos 2010 Cuma

Christian Dior 2010 - 2011 Sonbahar /Kıs Koleksiyondan Seçmeler





















Sahne dekorasyonu olarak büyük bir çiçek maketi seçilmiş. Ortama doğallık katan görsel enerjide aktarıyor.

















En çok beğendiğim model bu. Arka kısmı şahane bir karma ve hoşluk içinde.

















Modelin ön kısmı.



































Fiyonklar neredeyse her modelde kullanılmış. Ben çok sevdiğimden midir bilmiyorum, bayıldım ; )


Güzel bir parti için çok şık : )

ARİEL BU İŞİ BİLİYOR…



Bayram zamanı yavaş yavaş yaklaşırken Ariel’in yaptığı bir kampanya dikkatimi çekti.

“Bugün bayram temiz olun çocuklar!” temasından yola çıkılarak, ihtiyaç sahibi çocuklara tertemiz kıyafetler ulaştırmak, amaç olarak belirlenmiş. Kıyafetleri küçük kalan ya da kullanmayan kişilerden alınan kıyafetler temizlenerek çocuklara bayram için hazır hale getiriliyor. Böylece gülmesi gereken yüzler güldürülüyor.

Sosyal sorumluluk açısından baktığımızda etkili olabilecek bir çalışma. Ama benim en çok beğendiğim tarafı uygulama Ariel’e “cuk” diye oturmuş. Temizlik ürünü olan marka için kısa zamanda yapılabilecek iyi bir fikir.

Merak ettiğim kısmı da eşya toplama esnası için herhangi bir STK’lılardan yardım alıp almadıkları. Çünkü bayrama az kalan bu süre içerisinde, hızlı bir ilerleme için olumsu sonuç doğurabilecek bir birliktelik olurdu.

Ariel’e başarılar…



http://www.saywhatpr.com/blog/ariel-bu-isi-biliyor…/genel/2010/08/20

Benimse her şeyim hala bir kibrit çakımında… Murathan Mungan


Ne zaman karşılaşsak seninle, 
Eskilerden konuşmak istiyorsun, 
Oysa bambaşka hayatlar seçtik bunu biliyorsun 
Dünyayla değiş tokuş ettiğimiz şeyler aynı değil 
Kazandıklarımızla kaybettiklerimiz benzemiyor birbirine 
Ne kadar konuşsak boş, 
Şimdisi aynı olmayanlar geçmişi aynı hatırlamaz ki... 
Niye anlamıyorsun ? 
Geçtiğimiz yollarda 
Aynı hesabı ödememişiz hayata 
Bizi birleştiren hiçbir şey yok 


Bir zamanlar var sandığımız 
Yanıltıcı Ortaklıktan başka...
Belki yalnızca yüzler tanıdık birbirine 
Bunca zaman sonra 
Ölçülü bir Selamlaşma 
Yetiyor bana, 


Sen niye daha fazlasını istiyorsun? 
Dön bak ardımızda kalan yıllara
Senin kaybedecek şeyin çok, 
Benimse her şeyim hala bir kibrit 
çakımında… 


"Murathan Mungan"

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Türkiye'nin Yıldızları'ndan Emre Özcan Anlatıyor...


Onlar hayatın içindeydiler ve sonra hayalleri için koşmaya başladılar. Diledikleri ve istedikleri bir yaşam vardı. Yarışma ile onların gerçek olacağı umut edildi! Belki de bunlar arasında en çok bildiğiniz Beren Saat'ir.  Türkiye’nin Yıldızları ile ünlenen reklamlarla giriş yapan biri. Diğer tanıdık bir yüzde Emre Özcan. Özcan daha önce tiyatro ile uğraşmış ve Türkiye’nin Yıldızları ile seyirci tarafından da tanınmıştır.
Peki, onlar bu süreç için ne düşünüyorlar? Zorlukları neler? Bunun gibi soruların cevapları bulmak ve birazda olsa o yaşamı anlamak için Emre kendi blogunda bu süreci anlatıyor.

17 Ağustos 2010 Salı

HEY SEN! SANA DİYORUM...


Hayatını tekrar tekrar aynı hayatı yaşıcaymışsın gibi yaşa, 

istemediğin bir durumla karşı karşıya kalmışsan ve buna boyun eğiyorsan, diğer hayatlarında da aynı şeye boyun eğeceğini düşünerek,

 sen en güzeli boyun eğme, bu böyle gitmez;

bir şeyi çok mu istiyorsun, ama buna cesaret edemiyor musun, diğer hayatlarında da bu şeyi çok isteyip hiç bi zaman cesaret etmediğin için ulaşamayacaksın,

 o yüzden sen en güzeli aş kendini, yap yapmak istediğini ki sonunda en mutlu şekilde yaşayabileceğin bir kısır döngü oluşturabilmiş ol.

FIGHT CLUB'TAN ÖZLÜ SÖZ

Sahip olduğun her şey en sonunda gün gelir sana sahip olur. 


Ancak, her şeyini kaybettikten sonra, her şeyi yapmakta özgür olursun! 


Umudunu kaybetmen özgürlüğündür!!! 

16 Ağustos 2010 Pazartesi

NERDESİN BE ÇOCUKLUK? ÖZLEDİM SENİ…



Çok çabuk geçtin sanki kaçıverdin elimden. Oysa oyunlarımız için daha çok vakte ihtiyacımız vardı.  
Annenin sana vermek için sütünü daha çok zamanı vardı. Seninde anne kucağında uyumak için daha fazla saatlerin.

Aslında vaktin falan yoktu, zamanında yaşandı ve şuandasın. O zamanda hep büyümek istiyordun, yarında - nerede gençliğim? Diyeceksin!

 Özleyebilirsin evet, ona bir şey dediğim yok, hatta güzel bir şey. Ama anını da yaşa!
Sadece şu çocuksu masunluğu fazla kaybetmemeye çalış! Muhakkak kaçacak orası kesin… Ama kuyruğundan, paçasından yakalayıver biraz…

6 Ağustos 2010 Cuma

YÜZ FOTOĞRAFLARI 'NİYE HER ŞEYİ ANLATIYORSUNUZ?'


İnsanın 5 duyusu her şeyi ele veriyor. Gözleri kalbinin ta içini yansıtırken, koku duyusu da hormanel etkileri harekete geçirmeye başlıyor.
Kulak vasıtası ile duyduğumuz seslerde duygularımızda etkili olurken anlaşmanın en önemli unsurunu oluşturuyor.  

Doğal yaşamın gereği olarak ta birçok şeyi zevkle yememizi sağlayan tat organımız mevcut. Bunların hepsi bizi tanımlayan, görsel çerçeve içinde sunan yüzümüzün içerisinde, sadece dokunma duyumuz geniş bir alana yayılmış durumda.

Bebekler bile bir insanı kokusuyla birlikte en çok yüzünden ve oluşturduğu yüz şekillerinden algılar. Ben insanların yüzüne bakmayı ve orada anlam aramayı seviyorum. Bu yüzün sadece gözlerine değil her hattına, her mimiğine bakmak. Örneğin bir dudak kıvrımı, bir kaşın yukarıda seyir etmesi  vs. gibi.

Seviyorum leeeenn ben yüzleri. Kısa zamanda gerçekleştirmek istediğim bir şey de var. Köy’ümde yaşayan tüm yaşlıların saf yüz profillerini çekmek. İnanıyorum ki onlar bana çok şey anımsatacak ve öğretecek.  En kısa zamanda yapıcam bunu, sizde hem hatıra hem anlam oluşturması için böyle bir çalışmaya girişebilirsiniz. Son zamanlarda facebook’ta gördüğüm yüz profil fotoğrafları var. Fotoğrafçılar hem kendi alanlarının gelişimi hem de FACITY.COM adlı siteye eklemek için böyle bir çalışmaya girişmiş durumdalar. Hoş görsellerin ortaya çıktığı gibi rötuşsuz hallerde dikkat çekiyor. Hem saf hem güzel ; ) 

4 Ağustos 2010 Çarşamba

REFERANDUM VAR! MADDELER VAR! EVET, HAYIR VAR! KISACASI BİLMEMİZ GEREKEN BİR ŞEYLER VAR!


Anayasa taslağının yorumsuz halini bilen var mı? Bunun için hepsinin karşılaştırmalı yer aldığı bir site açılmış. Face te de grubu var. DUYURULUR! Bilmemek değil öğrenmemek ayıp! 

ULUDAĞ BAŞLADI CAPPY SÜRDÜRÜYOR...!


cappy limonata | izlesene.com




Türk toplumunun geleneksel içecekleri arasında ayran ve limonata var. Ayran içilmesi ve teşviki için çalışmalar ve marka uygulamaları sürse de, geçen yıla kadar "limonata" ile ilgili bir çalışma tam anlamı ile yoktu.
 Uludağ Limonata'nın çıkış yapması ile başlayan süreç şimdide Cappy uygulamaları ile devam ediyor. 
"Uludağ Limonata Türkiye'nin limonatası....." diye devam eden müzik "Cappy'den annem yapmış gibi..." diyerek aklımıza yerleşti. Birinde yerel içecek vurgulaması yapılırken diğerinde anne teması olarak şekillendi. Uludağ’da enerjik bir müzik, Cappy’de de ilginç bir yorum markanın reklamlarını izlettiriyor.

Şuanda birçok içecek markasında Limonata grubu var. Bir yandan Limonatanın tanınması için önemli bir çıkış oluşturuluyor diğer yandan (birileri sahiplenmeden sahipleniriz umarım) bilinmeyen ama tükettiğimiz ürün grupları tanıtılmış oluyor.