Ruhum geride kalma, beni takip et…
Bazen bedenimizi alıp bambaşka yerlere sürükleriz. Ya ruhumuz! O bizimle gelmezse? O zaman kötü işte.
Beden dinlenmek ister ruh kendi içinde çatışmak… Bazen kafa dinlemek, dağıtmak açıkçası HUZUR bulmak için kendimizi uzak yollara süreriz, orada yaşayacağımız farklı deneyimler için umutla koşarız;)Tam ohh geldim, derken ruhumuz çıktığımız yerde. “Niye benimle gelmedin? Beni niye yalnız bıraktın?” diye, ona bir arkadaşa kızar gibi kızarız… Ama nafile onu getirebilmek için taktikler yetmez. Taktikler olmayınca çözümlere koşarız, oradan oraya çare ararız… Bazen de… Hiç… Hiç bir şey yapmayız, yapamayız…
Bir yere gitmeden önce ruhunuzla bütün olun. Başka şeylerden kaçmak isterken kendinizden kaçmış olmayın. Ruhunuzu önce hayallerinizle tanıştırın, gideceğiniz yeri ona fısıldayın. Böylece özenecektir oraya, biraz çocuksudur o, ağlamasın diye kandırman gerekir bir çocuğa şeker verir gibi… Sürekli dersen “Gerçek bu! Hayat bu!” kırarsın onu. Kırılmış bir bitki gibi olur. Yeşerttiğin, yıllarca zahmet verdiğin dal kurur. Sonra yaşam suyu (mutluluk) onu tekrar filizlendirebilir. Ama eskisi gibi çiçek açtırmak zaman alır…
Şimdi, hadi! Çabuk… Tut ellerini ellerinle ve kalbine getir, ikisini de… Güzel bir sözcük fısılda ona; “SENİ SEVİYORUM”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder